SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4604 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ نَجْدَةَ حَدَّثَنَا أَبُو عَمْرِو بْنُ كَثِيرِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ حَرِيزِ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي عَوْفٍ عَنْ الْمِقْدَامِ بْنِ مَعْدِي كَرِبَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ أَلَا إِنِّي أُوتِيتُ الْكِتَابَ وَمِثْلَهُ مَعَهُ أَلَا يُوشِكُ رَجُلٌ شَبْعَانُ عَلَى أَرِيكَتِهِ يَقُولُ عَلَيْكُمْ بِهَذَا الْقُرْآنِ فَمَا وَجَدْتُمْ فِيهِ مِنْ حَلَالٍ فَأَحِلُّوهُ وَمَا وَجَدْتُمْ فِيهِ مِنْ حَرَامٍ فَحَرِّمُوهُ أَلَا لَا يَحِلُّ لَكُمْ لَحْمُ الْحِمَارِ الْأَهْلِيِّ وَلَا كُلُّ ذِي نَابٍ مِنْ السَّبُعِ وَلَا لُقَطَةُ مُعَاهِدٍ إِلَّا أَنْ يَسْتَغْنِيَ عَنْهَا صَاحِبُهَا وَمَنْ نَزَلَ بِقَوْمٍ فَعَلَيْهِمْ أَنْ يَقْرُوهُ فَإِنْ لَمْ يَقْرُوهُ فَلَهُ أَنْ يُعْقِبَهُمْ بِمِثْلِ قِرَاهُ

 

El-Mikdam İbn Ma'dikerib'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur:

 

"Şunu iyi biliniz ki bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte (onun bir) benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın size: (Sadece) şu Kur'an lazımdır onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz (yeter), diyeceği (günler) yakındır. Şunu iyi biliniz ki ehli eşek eti, yırtıcı (hayvanlar) dan köpek dişli olanlar, (bir süre kalmak üzere İslam topraklarına pasaportlu olarak giren) anlaşmalı (kafir)Ierin kaybettiği mallar size helal değildir. Ancak sahibinin kendisine ihtiyaç duymadığı (için almadığı) yitik mallar bu hükmün dışındadır. Kim bir kavme misafir olursa o kavmin onu ağırlaması gerekir. Eğer ağırlamazlarsa, o misafir ağırlama hakkını alarak onları cezalandırabilir."

 

 

İzah:

Diğer tahric edenler: Ebu Davud, yine İmare; Tirmizi, İlim; İbn Mace, mukaddime; Daıimi, mukaddime; Ahmed b. Hanbel, II. 367; IV, 131, 132; VI. 8.

 

Bu Hadis-i Şerif, Nebi s.a.v.’e melek aracılığı ile ve meleğin okumasıyla gelen vahy-i metluv (okunmuş vahy yani Kur'ân âyetleri) kadar Öneme haiz olan bir de melek aracılığı veya okunması olmaksızın gelen vahy-i gayr-i metluv bulundu­ğunu İslam'ın teşriinde her ikisinin de aynı önemi haiz olduklarını, bina­enaleyh, sünnetin ortaya koyduğu yasakların da Kur'an-ı Kerim'in ortaya koyduğu yasaklar derecesinde önemli olduğunu ifade etmektedir. Çünkü Nebi s.a.v. konuşurken, kafasından konuşmaz. Rabbinden aldığı ilhamla konuşur.

 

Allah Celle ve A’la da Kur'an-ı Kerim de "O (Nebi) kafa­sından konuşmaz. O'(na inen Kur'an veya onun söylediği sözler) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir."[Necm 3-4] buyurarak bu gerçeği bizlere açıklamıştır.

 

Hadis alimlerinin açıklamasına göre bir vahy eseri olan sünnetin üç gö­revi tesbit edilmiştir:   

 

1. Kur'ân-i Kerim âyetlerini açıklamak. Bu da iki şekilde olur:

 

a) Kur'ân-ı Kerim âyetlerine uygun olarak gelip onları te'yid eder. Örnek:

 

Âyet: "Ey iman edenler, aranızda birbirinizin mallarını meşru ol­mayan yoldan elde edip yemeyiniz."[Bakara 188; Nisa  29]

 

Hadis "Kendisi razı olmadıkça bir nıüslüman’ın malı başkasına he­lal olmaz."

 

b) Ayetten ne kasdedildiğini açıklar, örnekler:

 

I. Namaz, oruç, hacc ve zekat gibi dini vazifelerle ilgili ayetleri açık­layan (bunların mücmel durumlarını gideren), nasıl yapılacaklarını gösteren hadisler. 

 

II. Kayıtsız (mutlak) olan ayetleri, şart ve kayda bağlayan hadisler. Hırsızlığın cezasıyla ilgili ayeti [Maide 38] "Sağ el ve bilekten" kayıtlarına bağ­layan sünnet buna örnektir.

 

III. Genel (âmm) bir ayeti tahsis eden (özelleştiren) hadisler: Örnek:

 

Ayet: "Onlar ki iman edip, imanlarını zulüm ile karıştırmazlar, em­niyete layık olan onlardır ve onlar doğru yol üzerindedirler." [En'am 82]

 

Ashab buradaki zulmü genel manasıyla (haksızlık) diye anlayarak Ra-sul-i ekreme: "Hangimiz zulmetmez ki?" dediler.

 

Efendimiz cevap verdi: "Maksat o (zulüm) değildir. Burada kasdedilen şirktir."[Bak. el-Hadis ve'l-Muhaddisun, 38.]

 

IV. Müşkil (maksud olan mana kapalı) olan âyetleri açıklayan hadis­ler.

 

Örnek: Âyet: "Fecrden (ibaret olan) beyaz iplik (gecenin) siyah ipin­den ayırd olununcaya kadar yiyin ve için,.”[Bakara 187]

 

Buradaki "beyaz ve siyah iplik" tabirlerini bazıları gerçek iplik san­mışlardı. Rasul-i Ekrem: "Onlar gecenin karanlığı ile gündüzün aydın­lığıdır" diyerek durumu aydınlattılar.

 

2. Kur'an-ı Kerim'de bulunan bazı ayetlerin hükümlerini nesheder. [Bak. Karaman Hayreddin, Hadis Usulü 5-6.] Örnek:

 

Nisa suresinin 2. ayeti mirasla ilgilidir. Buna göre din farkı sözkonusu olmadan belli akraba birbirinin varisi olur.

 

"Müslüman kafire, kafir de müslümana varis olamaz."[Müslim 1233] hadisiyle ayrı dinde olanların birbirine varis olmaları neshediimiştir.[Bak. Karaman Hayreddin A.g.e, 142.]

 

3. Kur'an-ı Kerim'in ihtiva etmediği bir bilgi ve hükmü getirir. Sün­netin getirdiği ve Kur'an-ı Kerim'de bulunmayan hükümlerden bazıları:

 

1. Kadını halası veya teyzesi üstüne nikahlamanın haram olması.

 

2. Soy akrabalığından haram olanlar derecesinde, süt akrabalığından da nikahın haram olması.

 

3. Alış-verişte şart koşma muhayyerliği

 

4. Şuf'â kaideleri ve müessesesi.

 

5. Seferde olmadan rehin.

 

6. Büyük annenin varis olması.

 

7. Hayız görenin oruç tutmaması ve namaz kılmaması.

 

8. Ramazanda oruçlu iken münasebette bulunana keffaret gerekmesi.

 

9. Vitir namazının vacib olması.

 

10. Oğuldan olan kız turunun - ölenin kızıyla- altıda bir hisse alması.

 

11. En aşağı nıehrin on dirhem olması.

 

12. Oğul katili babanın kısas edilmemesi.

 

13. Mecusilerden de cizye vergisinin alınması.

 

Kısaca özetlersek şunları söyleyebiliriz: "Kur'an bir iskelet yapı verir.

 

Yerine göre et, kemik, kas, sinir vb. hep hadisten teşekkül eder. Tenasüb hadisin görevleri arasındadır.

 

Mekhûl bu hususu şu sözleriyle dile getirmiştir: "Kur'ân'ın sünnete olan ihtiyacı sünnetin Kur'ân'a olan ihtiyacından fazladır."[Bak. Tefsir’ul-Kurtubi, I, 39.]

 

Hattâbi (r.a.)'nin de ifade ettiği gibi bazıları: "Si/e bir hadis geldiği zaman onu Kur'an-ı Kerimle karşılaştırınız. Eğer Kur'an-ı Kcrim'e uyarsa onu alınız. Eğer uyma/sa bırakınız" mealinde bir hadis rivayet etmişlerse de bu hadisin aslı yoktur. Hatta Zekeriyya İbn Yahya es Sâcî, Yahya İbn Mam'in sözü geçen hadis hakkında "Onu zındıklar uydurdu­lar" dediğini rivayet etmiştir.

 

Hattabi (r.a.)'nin beyanına göre o hadisi, Şam'lılar, Yezid b. Rabia'dan rivayet etmişlerdir. Yezid b. Rabia'nın kimliği meçhuldür. Ayrıca Ye-zid'in bu hadisi Ebu'l-Eş'as'dan, Ebu'l-Eş'as'ın da Sevban'dan aldığı söylenir. Halbuki Yezid'in Ebu'l-Eş'as'dan hadis rivayet ettiği sabit ol­madığı gibi Ebu'l - Eş'as'ın da Sevban'dan hadis rivayet ettiği sabit de­ğildir.[Bak. Hattabi. Meâlimu's-Sünen, V, 11.]

 

Ancak şurasını da ifade edelim ki Kur'an sünnet ilişkisi işlenirken şu

 

noktalardan kesinlikle kaçınmak gerekir:

 

a) Nebiimizi güçsüz bir tebliğci olarak görüp dinimizdeki otori­tesini sınırlı saymak; hatta bazan, bir cami görevlisine tanıdığımız dini otoriteyi ondan esirgemek, Kıır'anı üstün göstereceğiz zannıyla yanlış yollara sapmak.

 

b) Kur'anı ve hadisleri karşılıklı kuvvet denemesine tabi tutmak.

 

c) Bu iki kudsî kaynağı, yerine göre karşılıklı muarız ve yerine göre kademeli salahiyet sahibi görmek, bu onun altında o onun üstünde gibi sı­ralamak.

 

Yukarıda saydığımız noktalarda yapılan yanlışlar, bazı bilginlerin "sünneti üstün gösterir beyanları"nın yanlış anlaşılmasına bile vesile ol­muştur. "Sünnetin Kitaba olan ihtiyacı, Kur'an'ın sünnete olan ihtiyacın­dan daha azdır" sözü, bu yönden yanlış anlaşılmış, bu bir nevi cür'et ola­rak bile tavsif edilmiştir. Bu sözün sahibi Kur'an'Ia hadisi elbette güç ya­rışması içine koyan bir kişi değildir. Onun kasdı şudur: Kur'an'ın ana esasları verdiği için özdür, kısadır. Sünnetin varlığı lüzumludur.

 

Sadece Kur'an-ı Kerim'le yetinmek İslamdan sapmadır. Çünkü bu tu­tum: "... Nebi size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladrysa ondan sakının..."[Haşr 7] "O havadan konuşmaz, o kendisine vahyedilen vahiyden başka birşey değil."[Necm 3,4] mealindeki ayet-i kerimelere aykırıdır. Hz. Nebiin bu mevzudaki ihbarı zamanla aynen haber veril­diği şekilde ortaya çıktığından mevzumuzu teşkil eden hadis, Hz. Nebiin mucizelerindendir.   ..

 

Bu mevzuya şu hadis-i şerifle son vermek istiyoruz:

 

"Rasûlullah (s.a.v.) Veda haccmda, orada toplananlara bir hitabede bulu­narak ezcümle buyurdular ki: "Şeytan artık sizin toprağınızda tapınıl-maktan ümidini kesmiştir. Bundan başka, amellerinizden küçüm-sedikleriniz şeylerde kendisine itaat olunmasına ise çoktan razı ol­muştur. O halde şeytana uymaktan sakınınız. Zira ben size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı yapışırsanız ebediyyen sapmazsınız. O şey, Allah'ın kitabı ve Nebiin sünnetidir." Sünnete sarılmanın lüzumunu 4607 numaralı hadisin şerhinde tekrar ele alacağız, inşaallah.

 

Mevzumuzu teşkil eden Hadis-i Şerifte geçen "Ağırlanmayan bir mi­safirin, ev sahibini dava etme hakkına sahip olması" meselesi 3751-3752 numaralı hadislerin şerhinde geçtiğinden burada tekrara lüzum görmüyo­ruz.